ASIL "SU" YU TANIMAK

Su için ilim ve fennin her dalında binlerce sahife yazılmıştır.

Kimyagerler, Fizikçileri Mühendisler, Nebatatçılar, Hayvanatçılar, Filozoflar, Biyologlar, Romancılar, Edebiyatçılar, Şairler binlerce sahife karaladılar.

Teologlar Nuh Tufanından...

Suyun kudretinden, feyzinden, bereketinden bahsettiler.

Susuzluktan milyonlarca dudak kurumuştur.

Deniz suyu, mâden suyu, tadlı sular, tetkik edildi.

Kâinatın yaratılışı icabı su vardır müşterek hükmünde durdular.

Ve tekrar suya daldılar.

Netice:

"O mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler!

O insanlar ki hava içredir havayı bilmezler!"

Sözü tefsir edildi.

Ve neşir burada durakladı.

Ve bir adım ileri gidemedi.

Çünki suyu anladık dendi:

"Su, sudur o kadar.

Su hayat için lâzımdır."

Hükmünde sabit kaldılar.

Evet doğru ve öyledir.

Şimdi:

Bu kadar binlerce eser yazıldığı hakkında yazılan bu basit kitab neyi mırıldanıyor acaba?.. Diye akla gelir...

Cenab-ı HAKK kelâmında iki şeyi bildirmemiştir:

1- ) Ruh nedir? Mahiyeti nedir?

2- ) Su niçin yaratılmıştır? Neden halk edilmiştir?

Su için herkes şu cevabı verecektir:

Hayatın canlılığın icabı öyledir.

Biz her şeyi sudan halk ettik buyurulur. O hâlde, ALLAH' ın ilk yarattığı şey ve insan aklına dökülebilen Su'dur.

ALLAH' ın bildirmemesinde büyük müteâl bir sırr gizlidir.

O sırr da "SU" da gizlidir.

Su görünmez hava olur.

Hava görünür su olur.

Bu görünür ve görünmezin arasında insan gizlidir.

Bu görünme ve görünmemezlik de toprak vasıtasıyladır.

Toprak olmasaydı ne su görünürdü ve ne de hava olurdu. Hava olmayan yerde su yoktur. Su olmayan yerde hava yoktur.

Su bâtın olur görünmez hava olur.

Hava zâhir olur su olur.

Bu bâtın ile zâhir arasında insan gizlidir.

Zâhir ile bâtın arasında insan gizlidir.

"Huve'l- evvelü huve'l- âhirü huve'z-zâhirü huve'l- bâtinü"

Bunların hepsi hudutsuz mühit olan: "Kul hu vellahü ahadü"

Sûresinin sırrıdır.

Bundan dolayı;

"ve cealnâ minel mai külle şey'in"

"Biz her şeyi sudan halkettik" âyeti bildirilmiştir.

İşte bu kitab, bu gizlenmede suda ne gizlidir.

Onu söylemeğe yeltenir.

Asıl Su da işte budur...

Teolog: İlâhiyatçı, tanrı bilimci.

Filozof : Felsefe ile uğraşan, felsefeci.

Biyolog : Biyoloji ile uğraşan kimse, biyoloji uzmanı.

Müşterek : Birlikte, ortak kullanılan. * Elbirliğiyle yapılan, birlik.

Mahi : f. Balık. Semek.

Derya : f. Deniz, bahr.

Tefsir : Mestur, gizli bir şeyi aşikâr etmek. Mânâyı izhâr etmek. * Anladığını anlatmak. Bildiği kadar açıklamak. * Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab. * Ehl-i Hadis ıstılahında Tefsire dâir hadis-i şeriflere Tefsir denilir.

Neşir : Dağıtma, yayma, herkese duyurma.

Hükm : (Hüküm) Karar. Emir. Kuvvet. Hâkimlik. Amirlik. * İrade. Kumanda. Nüfuz. * Kadılık etmek. * Tesir. Cari olmak. * Makam. * Bir dâvanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar. * Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki râbıtayı tasdik veya inkâr etmek.

Mahiyet : Bir şeyin içyüzü, aslı, esası. Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı.

Halk Etmek : Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek.

İcab : Lâzım. Gerekli. Lüzum. Sebeb olmak.

Müteâl : Âlî, büyük.

Sırr : Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. * Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. * İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti.

"Sırrını kimseye fâş etme sırrın fâş olur.

Sen kendi sırrını saklayamazsan, El sana nasıl sırdâş olur!.."

Fâş : Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan. Sırdaş : Birbirinin sırrını bilen. * Sırr saklıyan.

Yeltenmek : Yapamayacağı bir işe girişmek, özenmek, heves etmek, meyletmek.

"Huvel'evvelu vel'ahiru vezzahiru velbatinu ve huve bikulli şey'in 'aliymun. : O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir." (Hadîd 57/3)

"Kul hüvallahü ehad : De ki: O, Allah birdir." (İhlas 112/1)

"E ve lem yerallezine kefem ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü'minun : İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?" (Eniyâ 21/30)