AFFETMEK - SU RAHMETİ ÖZELLİKLERİ – CANLILIK

Bir kusurdan dolayı özür dileyeni affetmek, "AF" değildir.

O kusurdan hiç incinmeyen ve hiddet etmeyenin durumu, bu hareketi af'dır.

Kusur ve hataları, tecavüzleri, haksızlıklara maruz kalıp onlardan incinmeyen ve hoş görmek de "AF" değildir.

Onları, tabii, olmamış gibi "sağır ve kör" gibi olarak karşılayanın durumu hakiki "AF" dır.

Bu laflarla bir şey ifade etmek istiyoruz.

Anlamanızı rica ederiz...

Yazın sağnak hâlinde yağan yağmura Arabçada "hallâbe" veyahut "hellâb" denir.

Resul-u Ekrem kendilerini bu yağmura arzederlerdi.

Yağmurun getirdiği feyzden faydalanırlardı.

Yağmurun ALLAH ile ilgisi yenidir.

Yağmurun ALLAH'a daha yakın olması dolayısıyla insanların en faziletlisi olan Resul-u Ekrem'i yağmur teshir etmiştir.

Yağmurun risalet aracılığı suyun risaletidir...

Yâni SU, ALLAH'ın El HAYY esmâsının tahammül hududuna girmesi için bir nevi risalet vazifesi görüyor.

Çünkü, canlı olan her şey sudan halk olunmuştur.

"Ve cealnâ mine'l- mâi külle sey'in hayyin"

Buluttan, her şeyin yaratıldığı su tekrar husule geliyor.

Dikkat buyurun:

"E fe ayina bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedid"

Her şey halk olur gider ve tekrar yeniden halk olur.

Bu o kadar ani olur ki biz bunu devamlı zannederiz.

Bir elektrik ampülünün saniyede 60 defa yanıp sönmesi bize ceryanın devamlı olduğu hissini verir.

Biz öyle zannederiz.

Suyun içinde;

Zerre zerre ışık....

Zerre hayat kımıldar...

Bir sessizlik gizlidir...

Suda;

Ak sıcaklık,

Issız yalnızlık,

Sessiz güvenlik...

Bu lafları günlerce düşünün içinde bir şey gizlidir.

Bir şeyler mırıldanmak istiyoruz...

O kadar...

Buyurun suyun en derin, en mahrem yerine inelim:

Orada su kaynar, su görünür:

"Ve cealnâ mine'l- mâi külle sey'in hayyin"

Her şey sudan halk oldu...

Evet, Bu âyeti kerimede "vav" harfi yokmu işte her şey burada gizlidir.

Kuran-ı kerim' de "vav" harfi çoktur.

Bu bir sırdır.

Bu, kudretin tahammül hududuna girmesi için SU araya girmiş ve Risalet alınmıştır. "Vahiy" nasıl Resûl-ü Ekrem'de insan tahammül hududuna iniyorsa.

Onun gibi...

Suda, İlâhi kudret HAYY gizlidir.

Su ateş söndürür.

Su temizdir.

Susuz canlılık yoktur.

Susuz hava yoktur.

Susuz huzura bile durulamaz...

Su olmadığı yerde, toprak temizlik için kullanılır.

Toprak olmasaydı su görünmezdi.

Nerede toplanıp görünecek...

Bâtın, zâhir olmayacaktı.

Su olmasaydı Cennet bile halk olmazdı.

"Cennetin altında ırmaklar akar..."

"Şol Cennet'in ırmakları akar ALLAH deyu deyu..."

Sözü söylenmezdi.

Ateş, sıcaklık, suyun kıymetini bildirmek için halk olundu.

Soğuk olmasaydı sıcaklık ve ateşin niçin yaratıldığı hikmeti anlaşılamazdı.

Resûller, sıcak iklimlerde teşrif etmişlerdir.

Suyun kıymetini anlatmak, sıcağın sebebi hikmetini bildirmek içindir.

Başka sebep arama...

Yoktur...

Zaten bulamazsın.

Kendini örselemiş olursun, aklı zorlar, mantığı çamura sokarsın...

Bâtın ile zâhir bir birine dokunmuştur.

Örülmüştür.

Bu hikmette....

"Hekime nesiceti. Bedihi hikmetin.

Sümme neteseceti. Bâ lemt seyehaci"

Su ile toprak ondan sarmaş dolaş oldu...

Görünmeyen ilâhi lemânın, ruhun menevişlerini, gizli hazineyi zâhir etmek için...

Su gizlenir buhar olur.

Buhar gizlenir su olur.

Bu arada hava olur ciğerlere dolar, canlılara girer.

Su ile toprağın kucaklaşmasını devam ettirir.

Hayat bu...

Canlılık bu işte...

Balık da topraktır.

Suda yaşar.

Sudan hava alır.

İnsan, hayvan da topraktır.

Havada yaşar.

Havadan su alır.

Yerlerini değişmezler...

Balıklar konuşurlar:

"O insanlar ki hava içredir. Havayı bilmezler".

Burada "bilmek" kadir ve kıymet bilmek değildir.

"Balıklar konuşur mu?" diyeceksiniz...

Konuşur şüphe etme.

Nebatat, Hayvanat, böcekler, her şey konuşur ve bilirler...

Yunus Balığı, papağan bu sırrın milyonda birini ifşâ etmişlerdir.

Balık sudan çıkarsa zâhiri bâtın olur. Ölür.

İnsan suya girerse zâhiri bâtın olur. Ölür.

"Huve'l- evvelü huve'l- âhirü huve'z-zâhirü huve'l- bâtinü"

Hızır - İlyas muamması işte budur... Hızır toprakta.

İlyas sularda, deryalarda...

Bu, "Kudret muvazenesinin"

"Ve cealnâ mine'l- mâi külle sey'in hayyin" âyetinin devamlı tefsircileridir...

Bu âyetin bildirilmesi, her an sudan "HAYY" ın devamlı tecellisi, olduğunu bildirmektedir.

Hızır'ın duasını ara sıra değil daima oku:

"YÂ HAKKU - YÂ MÜBÎNU - YÂ HABİRU - YÂ HADÎ - YÂ HAYYU - YÂ KAYYUMU - YÂ EVVELU - YÂ ÂHİRÜ - YÂ ZÂHİRU - YÂ BÂTINU"

Bu duada büyük mânevi bir sırr gizlidir.

Onu da ehlini bul ondan öğren...

Tecavüz : Haddini aşma. Söz veya hareketle ileri gitme. * Aleyhine hareket etme. * Zorlama. * Geçme. * Sataşma, saldırma, sarkıntılık

Maruz : Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak. * Arzolunmuş, arzolunan. * Serilmiş, yayılmış. * Verilmiş, sunulmuş. * Anlatılmış. * Bir şeye karşı siper alan.

Risalet : Birisini bir vazife ile bir yere göndermek. * Peygamberlik. Büyük kitapla gelen peygamberlik. * Elçilik.

"E ve lem yerallezine kefem ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü'minun : İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?" (Eniyâ 21/30)

Teşrif : Şereflendirmek. Yüksek yere çıkmak. Şeref vermek. * Bir yere buyurmak.

Lemâ : Işık ışını

"Huvel'evvelu vel'ahiru vezzahiru velbatinu ve huve bikulli şey'in 'aliymun. : O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir." (Hadîd 57/3)