MÜBÂREK SU

Topkapı sarayı ki bu gün müzedir.

Orada Osmanlı İmparatorluğunun Devlet Arşivi vardır.

Buna "Tomar-1 Osmanî" ismi verilir.

Bunlar 80 santim genişliği 120 santim uzunluğu meşin ciltli, kalın kâğıt yapraklı, ciltlerin kalınlığı 35 santimden 55 santime kadar değişir. "185" cilttir.

Bunlar Padişahlar zamanındaki Devletin arşividir.

Bazılarında da Padişahlar zamanında geçmiş ve aklın ötesine ait mühim hâdiseler de kayıd ve tesbit edilmiştir.

Bunlardan Fatih'in İstanbul'u muhasara ettiği sırada 7. Tomarın ortalarında yazılıdır. Sahifelerde numara olmadığından böyle söylüyoruz.

Fatih'in ordusunda saka başı ki ismine "Derya Ali Efendi" demişlerdir.

Bunun hâdisesi meşhurdur.

Fatih'in ordusu "Tuzcu Mehmet Efendi" "Koyuncu Baba" gibi bir çok kerametleri zuhur etmiş, hâdiseye vesile olmuş mübarek insanlarla doludur.

Türk diyârında sebiller, çeşmeler, sarnıçlar suya verilen kıymetin tezahürleridir.

Susuz köpek hikâyesi...

"Her ciğeri yanana su vermekte ecir vardır"

Hadis-i Şerîf

Ecir demek "iltifat-i ilahiye" demektir.

Susuz bir köpeğe eliyle su içiren bir fahişeyi Cennet-i Âlâ'da görüyorum.

Kedisini susuzluktan öldüren bir saliha kadının cehennem azabını görüyorum.

Bu hadisde, suya hürmet ve hürmetsizlik vardır.

Merhamet ve merhametsizlik mes'elesi değildir.

Şefkatin özü suya bağlıdır.

"Merhamet 14 de bir Nebi'liktir" buyurmuştur Resûl-ü Ekrem bir Hadisinde...

Sudan yaratılmış bir canlıya su vermemek hürmetsizliktir.

Bize merhamet şeklinde görünür.

Dünya yüzme şampiyonu su içerken boğulmuştur.

Fahrettin-i Razi' nin tefsirinin ikinci cildinin mukaddimesinde yazılıdır.

Fahrettin-i Razi ve sinek hikayesi...

"Harü'n- nâsi men yenfeu'n- nâse fi'l- mâi"

"İnsanın en hayırlısı susayana su verendir." (Hadis)

"Emri'l- Kays"

Toprağa soğuk su dökmüşler.

Dudakları çatlamış, bir direğe çocuk bağlıdır.

"Keşke toprak olsaydım!" demiş.

"Yâ leytenî küntü turâbâ"

ALLAH kelamında:

"Kaf ' Sûresinin 9. Âyetinde :

"Biz Semâ' dan Mübarek su indirdik. Sudan her şeye hayat verdik. Yoksa inanmıyor

musunuz?..." Buyurulmuştur.

Cenab-ı HAKK bir çok şeylerden bahsederken "Mübarek" lâfzını söyler.

Bu kelimenin Arapçadan başka dilde mukabili yoktur.

Kelime olarak.

Mübarek zeytun ağacı Mübarek Mekke Mübarek su

Mübarek beraat gecesi...

Mübarek kelimesiyle HAKK kendi yarattıklarını tenzih ediyor.

Kendi Ecel-li Âlâlarını tesbih ediyor.

Mübarek lafzını yerinde kullanmak ALLAH'ın yarattıklarını tesbih olur.

Dikkat edilmelidir.

Mübarek kelimesinin bir de gizli bir mânası vardır.

İzah edilemez.

"Hamden kesiran teyyiben mübareken fihî"

"İçinde bir hamd, çokluk, temizlik, bereketli oluş olarak..." de bu gizlidir.

Resûl-ü Ekrem Cemmate namaz kıldırırken arka saflarda Sahabe, Resûl-ü Ekrem: "Semihallahü limen hemide hu"

Dediği anda içinden, yukarıda söylenen mübarek sözleri söylemiş. Resûlullah selâm verdiği zaman :

"Söylediğin ne güzeldi!" buyurmuştur.

Onu yalnız Resûl-ü Ekrem duymuş...

Halbuki namazda emrolunan âyet ve elfazdan başka söz beşeridir. Namazı bozar.

Namaz mü'minin Ruhî mi'racı' dır.

Mi'rac'da cesedi ona, Resûl' den başka kimse refakat ettiremez.

Resûl-ü taklid olur.

Cebrail bile :

"Bir adım öteye geçemem yanarım!" demiştir...

Bu bahis uzundur.

Yeri değildir burada izah etmek....

Namazda beşer kelâmı, yemek, namazı bundan dolayı bozar. Mi'racda cesedî iştirak olur burada.

Bu sözlerimiz herkese ait değildir.

İzahı uzundur.

Mevzu dışına çıkarız söz uzar.

Anlayanlar anlar o kadar...

İçinizden geçer, bu satırları karalayan bunları biliyor mu?

Bilmesek mırıldanmayız.

Azabdan korkarız.

Cenab-ı HAKK en iyi bilendir...

Tomar: Dürülerek boru biçimi verilmiş deri, kâğıt.

Arşiv : Belgelik.

Muhasara : Etraftan çevirmek. Kuşatmak. Düşmanı etraftan sarmak. Abluka etmek.

Keramet : Allah (C.C.) indinde makbul bir veli abdin (yâni, âdi beşeriyyetten bir derece tecerrüd edebilen zatların) lütf-u İlâhî ile gösterdiği büyük mârifet. Velâyet mertebelerinde yükselen bir abdin hilaf-ı âdet hâli. * Bağış, kerem. * İkram, ağırlama.

Vesile : (Vâsile) Bahane, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol. * Pâye, rütbe. *

Baba. * Kurbiyet. * Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey. * Cennet'te bir menzil adı. (El - Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor.)

Sebil : Açık ve büyük yol. Büyük cadde. * Allah rızası için su dağıtılan yer.

Tezahür : Meydana çıkma, belirme, görünme. Gösteriş. * Birbirini korumak, birbirine arka olmak. * Arkalaşmak; yâni birbirine yardım etmek. * Avretine zıhar etmek, yani zevcesinin arkasını validesinin arkasına teşbih ederek "zuhruki kezuhri ümmî" demek.

Cennet : Allah'a (C.C.) inanan ve O'na ibadet ve itaat edenlerin, iman ve İslâmiyyet'e ihlâs ve sadâkatle hizmet edenlerin, Kur'ana bir hizb-ül Kur'ân olarak mücâhidâne bir sûrette hizmetkâr olan mücâhidlerin, cihâd-ı diniyye erlerinin âhirette fazl-i İlâhi ile gidip ebediyyen içinde kalacakları mekân ve mesken. Cennet'in varlığını bütün peygamberler, onların yolundan giden âlimler ve ermiş kişiler, evliyalar ittifakla haber vermişlerdir. Esasen Allah'ın adaleti,

Cehennem gibi Cennet'in de varlığını gerektirir. İnananlar, ölümün; ebedî bir hiçlik değil, ölümsüzlüğe geçiş, sevdikleriyle buluşacakları âhiret âlemine bir yolculuk olduğuna inanıyorlar ve bunalım içinde değil; mutluluk içindedirler. İnananların ve iyilerin bu hâlleri Cennet'in varlığını gösteren hayattaki belirtilerinden biridir.Cennetin tabakaları : Dâr-ül-Celâl, Dâr-üs- Selâm, Cennet-ül Me'va, Cennet-ül Huld, Cennet-ün Naim, Cennet-ül Firdevs, Cennet-ül Adn, Cennet-ül Vesile.

Mukaddime : Evvel gelen. Öne geçen. Her şeyin evveli. * Bir kitapta asıl maksada başlamadan evvel kitapda olan bahisler hakkında ve kitabın muhteviyatına dâir yazılan makale, önsöz. * Alın. Nâsiye. Alındaki perçem.

"İnna enzernakum 'azaben kariyben yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben. . Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir." (Nebe' 78/40)

"Ve nezzelna mines semai maem mubaraken fe embetna bihi cennativ ve habbel hasiyd : Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik." (Kaf 50/9)

Semihallahü limen hemide hu : ALLAH hamdedenin hamdini duyar.

Elfaz : (Lafz. C.) Lafızlar. Sözler. Lügatlar.

Mi'rac : Merdiven, süllem. * Yükselecek yer. * En yüksek makam. * Huzur-u İlâhî. Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.M.) Efendimizin, Receb ayının 27. gecesinde Cenab-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen, hâlen çıkması mu'cizesi ki; en büyük mu'cizelerinden birisidir

Refakat : Arkadaşlık, beraberli